Bıçaklı Kavgalı Ramazan geldi, Hoş Geldi

Sevgili ülkemde, sağ olsun yargı, sağ olsun gözüdönmüş eski DS ajanı müftü meraklısı bir zat-ı mubarek sayesinde Ramazan'ın tadı da zehirlendi. Tarihi bir camiimizde ilk teravih heyecanı yerini, kavga, yumruk, bıçaklara bıraktı. Bulgar toplumuna barış ve hoşgörü mesajı vereceğimiz, kutsal ayımızı tanıtacağımız bu Ramazan günlerinde çirkin haberler ve kanlı video gorüntüleriyle girdik  ana haberler gündemine.
"Nimetleri Paylaşma Ayı'nın" Bulgaristan senaryosu
Mustafa Aliş Hacı'nın mesajında dediği gibi "Bu Ay, nimetleri paylaşma, sabır ve irade eğitimi kazandırma, yaraları sarma" zamanı olduğunu göstermek isterdik,fakat gene olmadı. Yaralarımız sarılmadı, tuz basıldı. Camiilerden çıkan cemaat gergin, müftüler tedirgin, camii polis çemberinde,  "yeni- eski", "yasal- gayrıyasal" kavgasıyla dövüşen insanlar ne paylaşım, ne sabır mesajı verebildi. "Nimetleri paylaşma" dileklerine şahsi menfaat manası katanlar varken, bu güzel mesajlara bile gölge inecektir. Akşam haberlerde çıkıp, şura başkanı diye geçinen bir vatandaş, kimin kaç milyon leva çaldığını, Cumaa Camii'de mali suistimaller yapıldığını dolu ağızla anlatıyor, anlatıyor... Basının da işine gelidği için, verdikçe veriyor bu iddiları.
Size mi kaldı paraları teftiş etmek ve vakıf mülklerini sorgulamak efendiler? Asıl bu işin uzmanı sizin başkan diye dayattığınız kişi. Açtırmayın ağzımızı..
Para, para...paralarım nerede
Hadi var mısınız bir mal, mülk varlığı beyanatında bulunalım, hadi var mısınız, alalım onu karşımıza, soralım yeni müftümüzün elindeki zenginliğinin, çoçuklarının firmalarının sermayesini, yediği vakıf kaynakları vs.  Alın terini çok mu döktü acaba Müftü meraklımız?  Bakalım cami imamı Kemal Hoca'nın cebinde mi beş kuruş var, yoksa Aşım aganın boynu mu geniş?
Karşımıza alıp, soralım, ama kaçıyor, abi. Müslüman cemaat karşısına açık alınla çıkmadığı gibi, basından da saklanıyor adam. Saatlerce telefon görüşmesinde mahkeme müftüsünü reportaj için ikna etmeye çalıştım, olmadı.
 Bir saate yakın telefonun diğer ucunda her cümlenin başı ve sonunda şunu duydum- para, para, vakıf malları, kiralar, banka hesapları, yemişer, yedirmemişler, ceplerine indirmişler, paralar harcanmış, paralar götürülmş...
"Mahkeme onayladı,müslümanlar istemezmiş,bana ne"
Varsa, yoksa para...En sonunda "sözünü balla kestim" atanmış müftünün."Peki, bu durumda Bulgaristan müslümanlarını talep ve sözü nerede, ağzınıza bile almadınız,halk sözünü telafuz bile etmediniz, neden" diye sordum.Cevap açık ve kesin "Benim mahkeme kararım var,onlardan bana ne" dedi. Müftülük nezdinde temsil edilecek kişiler onu istemiyor, umrunda değil.
Sonrası mı? İyi eğitilmiş bir geçmişe sahip olduğu için, bu işleri biliyor dini lider sevdalısı. Birazdan telefon etti "Sakın, haa, konuşmalarımızı yazma, mahkemede görüşürüz" diye uyardı.
Nasılsa elinde bir koz var adamın
 Gel mahkeme kararı, git mahkeme kararı- bir milyon kişi onu istemiyor, kime ne!
Üstelik ben konuşmadım, ama adamlarına bu Ramazan günlerinde yaptırdığı kavgalı, dövüşlü rezaletler karşısında "Görünen köy kılavuz istemez" demekle yetiniyorum. Ötesini siz düşünün.