Yıl 1986, “Bulgar müslümanları ve gerçekler”

Evet, evet, yanlış okumadınız, birçok kişinin yaptığı hatalı "Bulgar müslümanı" tanımlamasını özellikle kullandım. Çünkü bu 1986'da yayımlanmış 33 sayfalı bir kitapçığın başlığı. 33 sayfada ülkede yaşayan müslüman azınlığının "gerçeği" anlatılmış. Dönemin en yaygın totaliter propaganda araçlarından olan Sofya Press Ajansı'nın çıkardığı kitabı, radyonun toz tutmuş raflarında buldum, bir nefeste okudum ve "işte ben buyum" diyesim geldi içimden. Tabi, bunu alay ederek söylüyorum. Okurken altını çizdiğim bazı "olağanüstü mantıksal gerçekleri" ve zamanın tekel devlet anlayışının biz, Bulgaristan Türkleri ve müslümanlarına yönelik yaklaşımlarını sizinle paylaşmak istedim.
***
İsim değiştirme kampanyasının doğruluğunu anlatmak için, akla sığmayacak delil ve saptırılmış tarihler, asimilasyon politikasını "aklayan" açıklamalar vs. Malum- bu kitabın elinizin altında olmasına ihtimal vermediğim için, işte totaliter diktanın bazı "gerçekleri:
"Bulgaristan'da Türk ulusal azınlığı yoktur.
Bulgaristan beşyüz yıl boyunca Osmanlı egemenliği altında bulundu. Bulgar halkı bu dönemde sömürgecilik baskısı ve acımasız özümsemeye hedef oldu. Bunlar soykırıma kadar uzandı.Bazı insanlar istilacı Türklere özgü elbise, yaşam, hatta dil ve dinini değiştirdiler, onların etnik özelliklerini kabul ettiler. Onlar, İslam dinini kabul etmek zorunda bırakılan Türkleştirilmiş Bulgarların torunudurlar".
***
1878 yılından sonra Türkiye'ye göçlerin başladığı ve 1978'de parçalanmış ailelelere son fırsat verildiği ve o yıl "Türkiye'de akrabaları bulunan 130 bin Bulgar yurttaşının" göç ettiğine dikkat çeken bildirgede,"Böylece göç sorunu ve parçalanmış ailelere ilişkin meseleler çözüme bağlandı.
Bulgaristan'da artık Türkiye'ye bir takım duygu besleyen insanlar yoktur. Bulgar müslümanlarının, milliyet açısından Türklerle hiçbir ilgisi yoktur. "Türk ulusal azınlğı" olmadığı gibi,  Türk toprağı da yoktur. Bulgaristan'da yalnızca ateist Bulgarlar vardır".
***
Zorunlu isim değiştirme rezaletini de olumlu bir kılığa büründürmek isteyen günün propagandası şöyle diyor: "Bulgar müslümanlarının kendi adlarını YENİLEMESİ, Türk iddialarının tam tersine, onların dini duygularına en ufak bir zarar getirmez. Mutsuz Osmanlı geçmişinin acı hatıralarından silkinme süreci kendi doğal yolunda gelişiyor".
Türkçe radyo, basın ve okullarda Türkçe eğitimin kaldırılmasına da hazır cevap var: "Türk propagandası Bulgaristan'da Türkçe konuşmanın yasak olduğunu iddia ediyor. Bu gülünç, tutarsız ve uydurmaca bir yalandır. Ülkemizde hiçbir zaman, hiçkimse YABANCI bir dilin konuşulmasını yasaklamamıştır. Geçmişte Türkçe olarak çıkan basın vardı, bu dilin okutulduğu okullar da vardı.Ama hayat hep olduğu yerde saymıyor. 1952 yılına kadar yaşanan toplu göçlerde 1.5 milyon kişi göç etti, halk bilincine erişme ve ulusal bütünleşme süreci, okullarda Türkçe'ye ilgiyi azalttı, radyoda dinleyici ve Türkçe basının okur sayısı azaldı ve zamanla bunların gerekliliği ortadan kalktı. İlgi gösterilmeyen  birşeye ve radyo yayınlarına mali harcamalar yapılmasını, kim amaca uygun bir davranış sayabilir?"
***
Sevgili okurlar, 1986'nın propagandası bu kitapçıktan, ülkede Türklüğü yoketme, 1948 yılından beri sesi duyulan Sofya Radyosu Türkçe yayınlarını kapatma, okullarda Türkçeyi yasaklama, anadilde konuşmayı suç sayma politikasının ne kadar "anlamlı" olduğunu bu şekilde ben de nihayet anlamış oldum.Ben kendi özüme dönmüşüm de, haberim olmamış o zaman.
***
Dini hizmetler ve müftülük sorunu da o dönemde ilginç evrelerden geçiyor. Bu günlerde yine patlak veren sorunlara ışık tutar mı bilmem, sosyalist demagojinin 1985- 89 yılları İslam anlayışını da bir sonraki yazımda aktarmak isterim.