Aşırı söylemler nefreti körüklüyor

Bulgaristanlı Müslümanlar, son dönemde artış gösteren temel insan hakkı ihlalleri ve şiddet olayları sebebiyle tedirginler. Cemaatin cuma namazı için hazırlık yaptığı esnada, ırkçı ATAKA Partisinin yandaşlarından oluşan 150 kişilik bir grubun, Sofya'da bir camiye saldırmalarının üzerinden henüz bir ay bile geçmemişken aynı camiye ikinci bir saldırı daha düzenlendi.

Bulgaristan'da, 5 Temmuz 2009'da gerçekleştirilen Genel Seçimler neticesinde ırkçı ATAKA Partisi'nin desteğiyle, azınlık hükümeti kuran Bulgaristan'ın Avrupai Kalkınması İçin Yurttaşlar Partisi-GERB, ülkedeki Müslümanlara yönelik politikalarıyla, Todor Jivkov'un komünist dönemini anımsatan icraatlara imza atıyor. GERB Hükümeti, geçen iki yıllık süre zarfında, Müslüman Türk halkının aleyhindeki politikalarıyla ülkedeki etnik ve dini tansiyonun yükselmesine zemin hazırladı. Bulgar ulusal kanalındaki, on dakikalık Türkçe yayının kaldırılması ve Türkiye'deki seçim sandıklarında oy verme işleminin yasaklama talebi ile Başmüftülük meselesi, bu ülkedeki Müslüman Türklerin son dönemde karşılaştıkları sorunlarından bazıları. Bu sorunlara bir de Müslüman Türklere yönelik şiddet olayları eklendi.

KANLI CUMA

Bulgaristan'da yaşayan Müslüman Türkler, Dr. Mustafa Aliş Hacı'nın, Sofya İstinaf Mahkemesi tarafından onaylanmasıyla tam rahat bir nefes almaya başlamışken, bu sefer de, aşırı milliyetçi ve ırkçı ATAKA taraftarlarının sebep olduğu kanlı Cuma namazı baskını yürekleri ağza getirdi. 20 Mayıs 2011 tarihinde, Müslümanların cuma namazı için hazırlık yaptıkları esnada, ırkçı ATAKA Partisinin yandaşlarından oluşan 150 kişilik bir grup, Sofya'daki Kadı Seyfullah Efendi (Banyabaşı) Camii önünde toplanmışlardı. Cami önünde toplanan ırkçı Bulgarlar, bir yandan "Türkler Anadolu'ya", "Türkler Bulgaristan'dan dışarı" şeklinde slogan atarken diğer yandan da Osmanlı fesini bıçakla parçalayarak Müslümanları tehdit etmişlerdi. Bununla da yetinmeyen ırkçı Bulgarlar, cami avlusundaki abdestlik üzerine hoparlör yerleştirip, milliyetçi marşlar yayınlayarak Cuma namazına engel olmak istemişlerdi.

Cemaati tahrik etmeyi başaramayan ırkçılar, en sonunda bir adım ileri giderek, abdestliğin çatısından kopardıkları mermerler, taşlar ve sopalarla cemaate saldırmışlardı. Bu saldırılar neticesinde, biri ağır olmak üzere, beş Müslüman yaralanmıştı. Irkçı Bulgarların bu saldırısı esnasında olay yerinde bulunan polis güçleri, saldırıları seyretmekten başka bir şey yapmamıştı. Irkçı saldırganların sebep olduğu şiddet olayları, Bulgaristan medyası tarafından dakika dakika kayıt altına alınmıştı.

YENİ BİR SALDIRI DAHA

ATAKA'nın lideri Volen Siderov'un öncülüğündeki ırkçı Bulgarların, kanlı Cuma baskınının üzerinden henüz bir ay bile geçmemişken, kimliği belirsiz kişiler, 12 Haziran 2011 günü Kadı Seyfullah Efendi (Banyabaşı) Cami'ne yeni bir saldırı daha düzenlediler. Sabah namazından önce Banyabaşı Camisi'ne gelen saldırganlar, cami girişindeki bekçi odasının camlarını kırıp, ardından parmaklıklarının üstünden atlayarak, cami kapısını kırarak zorla içeri girdi . Bu esnada caminin bekçi kulübesinde bulunan cami cemaatinden Metin isimli Müslüman Türk saldırganları engellemeye çalışmışsa da, ırkçı saldırganlar tarafından feci şekilde dövülerek, cami girişine yüzüstü yığılmış bir halde bırakılmıştı.

Sabah namazını kılmak için camiye gelen cemaatin kanlar içerisinde baygın şekilde bulduğu Metin isimli Müslüman Türk, Pirogov hastanesi acil servisine kaldırıldı. Aldığı darbelerin etkisiyle dudaklarında, gözünde ve yüzünde hasar meydana gelen Müslüman Türk, atılan dikişlerin ardından taburcu edildi. Olan bitenden saatler sonra olay yerine gelen polis ekibi, olay yerinde incelemede bulundu ve görgü tanıklarının ifadesini aldı. Ancak şu ana kadar herhangi bir neticeye ulaşılamadığı bildirildi.

BAŞMÜFTÜLÜK SALDIRILARI KINADI

Yaşanan saldırılardan sonra bir basın açıklaması yayınlayan Bulgaristan Müslümanları Başmüftülüğü, Müslüman Türklere yönelik saldırı ve şiddet olaylarını kınadı. Başmüftülük tarafından yayınlanan basın açıklamasında "Bulgaristan'da bir kez daha Müslümanlara yönelik meydana gelen şiddet olayından ve camiye yapılan saldırıdan sonra, Müslüman topluluğu, devletin bizi ya koruyamadığı ya da korumak istemediğini anlamıştır. Bu tür olaylar, serserilik göstergeleri veya ayrı bir suç faaliyeti olarak değerlendirilmemeli, bunlar Müslümanlara uygulanan genel strateji ve çekememezlik olup daha büyük baskı girişimlerinin ortaya çıkması mümkündür. Tehdit, hakaret, dini haklarının sınırlandırılması ve fiziki şiddet olarak beliren bu tür İslamofobi ve baskı, dinler arasındaki çatışmayı ve sivil savaşı tetikleme teşebbüsü olarak değerlendirilmelidir ve bu durum ulusal güvenliği tehdit etmektedir." denildi.

Saldırıların ardından İçişleri Bakanı Tsvetan Tsvetanov'a bir mektup göndererek, ibadet esnasında cemaate yapılan saldırılar, namaz sonrasında Müslümanların dövülmesi girişimleri ve sözlü tehditler hakkında hükümet yetkililerini bilgilendirdiklerini söyleyen Başmüftülük yetkilileri, devletin Müslümanları korumayı başaramadığını ve bu sebeple Müslümanların tedirgin olduğunu ifade etti.